Adli Yılın başlaması nedeniyle bu yıl da her yıl olduğu gibi,bilinen törenler yapıldı.Hakimler,savcılar,avukatlar Atatürk Anıtı önünde adli yılı açılış töreninde bir araya geldiler. Usulden çelenkler konuldu,saygı duruşu yapıldı ,İstiklal Marşı okundu.
Daha sonra Edirne Baro Başkanı bugünkü adli yapının bam teline dokunan heyecanlı bir konuşma yaptı. Bu cesur, adaletin tüm aksaklıklarını dile getiren konuşması gerçekten takdire layıktı.
Yıldırım’ın Rahmetli babası da Edirne’de görev yaptı. Kendisini yakından tanıma imkanı buldum. “Armut ağacı altına armut düşer” denir. Özgür de tıpkı babası gibi inandığı davalar için çekinmeden mücadele eden bir genç avukat. Buradaki konuşmasında da bunu gördüm.Toplantıya katılanların durgun,sessiz görüntülerine karşın Yıldırım çok heyecanlıydı.
Özgür Yıldırım, Ankara,İstanbul Baro başkanlarını aratmayacak tarzda meslektaşlarının sorunlarını gündeme taşıdı.yargıda görünen aksaklıklara vurgu yaptı.
Bazı yargı mensuplarının sus pus olduğu gerçekleri gündeme taşımaktan çekindiği bir zamanda böyle cesurca konuşma bugün için oldukça güç.Yıldırım bunu başardı.Meslektaşlarının adı gibi özgür sesi oldu.
Yıldırım konuşmasında satır başları ile şunlara değindi; “-Yargının kronikleşen sorunlarına yenileri eklenmektedir. Bunlar yetmiyormuş gibi, adli yıla girdiğimiz şu dönemde nur topu gibi bir sorunu kucağımızda bulduk. Allah sahibine bağışlasın. Konuyu biraz açmak istiyorum. Yeni bir yasa ile yabancı avukatlık ortaklıkları, şirketleri Anayasa güvencesi altına alınmak isteniyor. Yabancıların mal edinmesine ilişkin yasa ile, kıyı şeritlerimiz taşınmazlarımız yabancı sermayenin eline geçecek.
Bu arada birçok sektör yabancı sermayenin eline geçerek milli kimlikten uzaklaşmıştır. Bu kez de kamu görevi olan yargının kurucu unsuru kutsal mesleğimiz yabancılaştırılmaya çalışılmaktadır. Böyle giderse ülkemizin yasaları tabi olan yabancılar ithal hakim, ve ithal savcı talebinde bulurlarsa şaşırmamak gerekir.
Bu önemli yanlışlıktan bir an önce dönülmelidir. “Adalet Mülkün Temelidir” adalet mekanizmasında yabancılara yer olmaz.”diye konuşmasına devam eden Yıldırım. Adaletin avukatları yakından ilgilendiren bir konusuna değinerek; “Avukat arkadaşlarımız adliyeden yaka paça dışarı çıkarılırken, aslında halkımız adliyeden kovulmaktadır.
Zira Avukatlar halkın hak arama özgürlüğüdür. Hazırlanan fezlekelerle barolar lekelenmek istenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti polis devleti değildir. Bir ülkede yasalar sık sık değiştiriliyorsa cezaların alt ve üst sınırları ile oynanıyorsa, üzeri örtülü aflar çıkarılıyorsa, o ülke hukuk devleti olmaktan çıkar Hukukun üstünlüğünün egemen olması adalete duyulan güvenin sarsılmaması için yargı tarafından denetlenen yasama ve yürütme organları temsilcilerinin yargı ile olan doğrudan ve dolaylı ilişkilerinin kesilmesi yargı ile aralarında kalın duvar örülmesi ,bu duvarın ise anayasal güvence altında olması gerekir.
Yargı temsilcilerinin bulunduğu yerde yasama ve yürütme temsilcilerinin yeri olmamalıdır. Palaların değil, adaletin kılıcının keskin olması gerekir” sözleri ile konuşmasını noktaladı. Son yıllardaki Yürütme, yasama ve yargı kararlarını dikkate aldığımızda Baro başkanının bu tanımlaması için söylenecek fazla bir söz bulunmuyor. Bu talepleri yerine getirilir mi, orası şüpheli. Yargıdaki bu aksaklıkların ülkemizin huzur ve güveni açısından çok önem taşıdığını sağduyu sahibi herkesin ortak arzusu. Ne demişler; “Etin kokmaması için tuzlarsınız, ya tuz kokarsa ne olacak?
23 total views, 2 views today
Son Yorumlar