HALKA DOĞRULAR SÖYLENMELİ
Bizim toplumumuzda, halk arasında en çok tartışılan konu, siyasilerin halka doğruları söylemedikleri konularını kapsamaktadır. Dün de siyasileri görüntüsü böyleydi.
Bugün siyasilere duyulan güvensizlik artarak devam ediyor. Bazı fanatik siyasilerin dışında siyasilerin söylemlerinin gerçekleri yansıtmadığı toplum arasında yaygın bir kanı
Bir toplumda halkın temsilcisi olan siyasiler için böyle olumsuzluk gündemde ise bunun kaynağını da araştırmak gerekir.
Özellikle siyasilerin abartılı, gerçekleri ile bağdaşmayan söylemleri ne yazık ki, günümüz siyasetinde itibar görüyor. Halkımız desteklediği siyasi parti yetkilisinin meydanlarda attığında “mangalda kül bırakmaması” rakip partileri karalayan sözcüklerde gerçek olmasa da halkımız ilgi gösteriyor. Bizim ülkemizde “benim siyasetçim yanlış yapmaz, her söyledikleri tamamen doğrudur” yaklaşımı geçerli.
Bu bize ümmet toplumu, taba olduğumuz dönemden kalma bir miras olsa gerek. Çoğu zaman kendi kafamızla düşünme alışkanlığımız bugüne kadar bir türlü gelişmedi .
Her zaman bizim adımıza başkaları düşünmeli. Özellikle bu düşünce siyasi içerikli ise bunları benim partimin yönetiminde olanlar en iyi düşünür görüşü itibar görüyor.
Bunun sağlıklı ve çağdaş demokrat toplumlardaki insanların düşünceleri olabileceğini kabul edebilir miyiz? Ne demek benim adıma başkaları düşünsün, ben onu destekleyip bu görüşünü onaylayayım. Bu sakat mantığı özellikle siyasi kararlarımızda bir türlü söküp atamadık . Futbol takımı fanatikleri gibi siyasi görüş savunuculuğu yapılır mı?
Maalesef bu mantık bizde geçerli ve de itibar görüyor.
Mutlak doğru ve mutlak yanlış olamayacağını, her doğrunun da eleştirilebilecek yanları olabileceğini, sadece bardağın dolu tarafına bakmanın hiçbir zaman doğru olamayacağı gerçeğini göz ardı ederek doğruları bulmada bir yere varmamız mümkün değil.
Siyaset ve siyasetçiler ülkelerin geleceğini belirleyen, hayati önem taşıyan kadrolardır.
Onlara yön verecek doğru siyaset yapmalarını sağlayacak bu politikacılara destek veren arka çıkan halkımızdır.
Halktan destek almayan, siyasilerin ayakta kalmaları iktidarlarını sürdürmeleri mümkün olmuyor.
Bu destek ülke geleceği açısından doğru ve yanlış da olsa siyasetin kan damarları olan halkın kararıdır. Halk hangi alana kan pompalar destek verirse o siyasiler arkalarında halk gücü olduğu inancı ile meydanlarda ahkam kesmelerini sürdürürler.
Siyasi söylemlerin gerçekleşmeyecek durumda olmuş olsa da en çok vaatlerin sıralandığı, bunun daha sonraki dönemde hesabının sorulmadığı unutulup gitti biliniyor. Siyasilerin vaatleri ve bunların gerçekleşme oranları konusunda istatistik yapılsa öyle sanıyorum ki, verilen sözler ve bu sözlerin gerçekleşenleri arasında büyük açıların olduğunu görürüz. Siyaset genellikle yapılıp yapılmayacağı pek dikkate alınmadan o anda halkın beklentilerine göre dizayn edilen söylemler olarak bilinir.
Bu işin kurdu olan siyaset simsarları halkın nabzını, beklentilerini çok iyi tahlil ederler. Hatiplerine halkın nabzına göre şerbet verecek nutukları hazırlayıp halktan geçici de olsa destek almayı çok iyi becerirler.
Bizde siyasetin kulvarı ne yazık ki budur. Bu çemberi kırmak için yapılan cılız çabalar bugüne kadar sonuç vermedi. Bizim ülkemiz gibi demokrasilerde halkı avutma, gazını alma üzerine tezgahlanan kurallar yıllardan bu yana sürüp gider.
Bakarsınız, oy verdiği partisi kendi çıkarı dışında bir uygulama yaptığında o parti taraftarları bir anda saf değiştirir. Bizde siyasi görüşler özellikle kısa menfaati olan kalıcı siyasi görüşe sahip olmayan “rüzgar gülü” gibi esen yele göre yön değişebilen kadrolar siyasilerin itibar gördüğü kolay tavlayabileceği kadrolar oluyor. Onlar her zaman yedek güç olarak görünür ve el üstünde tutulur. Özellikle ekonomik yönden güçlü olan siyasi partiler seçim anında kesenin ağzını açıp bu rüzgar gülü kadroların kısa vadeli ihtiyaçlarını karşıladıklarında bu geçici destekçileri yanlarına çekebilirler.
Bu geçici parti yandaşlarını kontrol etmek de çok güçtür. Kendilerine verilen sözlerin gerçekleşmemesi halinde anında saf değiştirebilirler. Kaygan zeminde politika yapan bu kadrolar bugüne kadar Türkiye’nin kaderini belirleyen renkleri ve belli bir siyasi görüşleri olmasa da bu gelip geçici siyasi kadrolar siyasetimizin anahtarı durumundadır.İktidar olmak isteyen siyasiler onları her zaman el üzerinde tutar. Onların talepleri ilkelerine ters düşse de bu kadroların istekleri emir olarak kabul görür.
Tüm siyasiler, bu tür siyasete karşı gibi görünse de, aslında en itibarı olan siyasi kadrolar onlardır. Demokrasinin kökleştiği siyasi kadroların net olarak belirlendiği, mideye göre değil ilkeler doğrultusunda siyaset yapılan ülkelerde bu tür zikzakları fazla görmek mümkün değil.
O ülkelerin siyasi grafiklerine, halkın siyasi profiline de baktığımızda fazla oynak olmadığını görebiliriz.
Dileğimiz o ki, bir süre sonra da ayni ilkeli siyasi kadrolar bizim ülkemizde de gerçekleşir. Siyasi partilerimiz kalıcı ve gerçek kadrolarına kavuşurlar. O zaman da siyasetin “garnitür yan destekleri” son bulur.
25 total views, 2 views today
Son Yorumlar