Ramazan ayı süresince bakıyoruz, çeşitli dernek kurum ve kuruluşlarımız iftar yemekleri düzenliyorlar. Yapılan iftar yemeklerine davet üzerine gelenlere baktığımızda adeta kurumların birbirine verdikleri ticari yemekleri andırıyor. İftarlara davet üzerine gidiliyor böylece iftar yemekleri bir anlamda çeşitli kurum mensuplarının birbirinin düğün derneklerine gider türde olduğuna tanık oluyoruz.
Adeta “ körler sağırlar birbirini ağırlar” şeklinde iftar sofralarının kurulması belli kişilerin ramazan ayı süresini iftar yemeklerinde geçirmesi ne kadar bu ayın kutsallığın, özüne uygun düşer.
Ekonomik durumu yerinde olan kimselerin birbirinin iftar yemeklerinde ağırlanmaları. Bu tür yemeklerde gerçekten muhtaç olan insanlar için davetli olan kişilerin yanında birkaç masa ayrılıp onların da bu imkânlardan yararlanması sağlanamaz mı?
Aslında böyle iftar sofralarından daha çok geçim zorluğu içinde olan yokluk çeken insanlarımızın yararlanması gerekir. Elit insanları iftardan iftara davet ederek bu ayın sevabını kazanmak mümkün müdür?
Bir de iftar yemeklerinde davetlilerin önenene kadar tüketeceği sorulmadan konulan yemeklerin bir bölümünün yenmeden kalması, daha sonraları çöpe gitmesi müsriflik, israf değil midir?
Bazı zengin kurumların iftar sofralarında yenmeden kalan yemeklerin yüzlerce fakir fukarayı doyuracak miktarda olması dinimiz açısından da hoş karşılanan bir durum değildir.
Aslında kimin ne kadar yemek tüketeceği bilinmeden, bazı insanların rejim yaptığını az yemek yediğini düşünmeden önlerine tüketemeyecekleri kadar yiyecek konulması daha sonra bu yiyeceklerin büyük kesimini atılması sadece bizlere mahsus bir durum.
Ekonomik imkânları bizden daha iyi konumda olan Avrupa ülkelerinde böyle bir israfı yiyeceklerin heba olmasını görmeniz mümkün değil.
İsrafın en aza indirilmesi için bir uyarı olması gereken ramazan ayındaki iftar yemeklerinde bu tür manzara , tüketilmesi gereken yemeklerin masalarda kalmasının engellenmesi gerekir.
Bakıyorsunuz masalarda yarısı yenilerek yemek tabağı içine konulan ekmek parçaları, yerlere saçılan yiyecekler. Durum böyle olduğu halde sonra da mübarek günde hayır yaptık diye övünüyoruz.
Bugüne kadar yapılan iftar yemeklerinde salonun bir kenarında özel davetlilerin dışında fakir, muhtaç kişilerin de yemek yedikleri bir iftar daveti görmedik. Aynı çevrelerden gelenler, ramazan ayı süresince iftar sofralarında boy gösterdi . Çok yazık…
ÇEKİK GÖZLÜLER DİKKAT.!
Doğu Türkistan’da Türklerin ibadetlerinin kısıtlanması, oruç tutmalarına izin verilmemesi, yurdumuzun dört bir yanında olduğu gibi Edirne’de de protesto edildi.
Yasal sınırlar için yapılan, taşkınlık yaratmayan protestolara kimse bir şey diyemez. Bakıyoruz, bazı kendini yasama organı yerine koyan kişiler Çinlilere benzettikleri, çekik gözlü Güney Koreli turistleri “bunlar Çinli siz bizim ırkımızdan olanların haklarını nasıl kısıtlarsınız” diye linç etmek istemişler.
Neyse ki içlerinden biri Çinli olmadıklarını Güney Koreli olduklarını söyleyerek saldıran kalabalığı ikna edilmesine yardımcı olmuş, Yine İstanbul’da Çin yemeklerinin satıldığı ve bir Türk’ün işlettiği lokanta yağma edilmiş.
Bu tür olaylar ülkemize yapılabilecek en büyük zarar olduğu gibi böyle saldırılar ülkemizi dünyada barbar gösterecek görüntülerdir.
Günümüzde, dünyanın her yöresinden ülkemizin güzelliklerinden yararlanmak isteyen turistler geliyor. Edirne de bundan yararlanıyor. Bunların içinde uzak doğudan, Çin, Japon ve Koreli turistler oldukça büyük oran oluşturmaktadır.
Bunlar bir yandan ülkemizi tanıma imkânı buluyor ve bu arada Türkiye’ye döviz bırakıyorlar. Bu ve benzeri saldırılar olursa ülkemize buralardan turist gelmesi mümkün mü?
Uzak doğu insanlarından Çin, Japon, Koreliyi ayırmak mümkün değildir. Bunlar tamamı birbirine benzeyen çekik gözlü insanlardır. Ülkemize gelen insanlara nerelisin diye, pasaportuna bakmak mı gerekir. Ülkemizi ziyaret için gelen turist nereden gelirse gelsin bizim misafirimizdir.
“Sen şuralısın buralısın” diye böyle saldırıya uğrarsa bunun sonu nereye varır. Bu bölgeden gelen insanlar birbirine benzedikleri için” aman beni Çinli sanıp saldırabilirler” ülkemize gelmekten çekinmezler mi?
Bir de ki Çinli olsun bir turistin ülkesindeki yanlış politikadan ne kadar haberi olur.
Diyelim ki bizim insanlarımız Suriye gibi düşmanca politika uygulanan bir ülkeye gitti, benzer saldırıya orada uğrasalar biz ne düşünürüz. Onun için aman dikkat; ülkemiz açısından önemli bir gelir kaynağı olan turizmi baltalarsak böyle abuk sabuk işlerin yapılmasına çanak tutarsak, dünyada yalnızlığa mahkum oluruz.Bundan da hepimiz zarar görür.
5 total views, 2 views today
Son Yorumlar