Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Yazgan “Cumhurbaşkanı Çiftçiye Verdiği Sözleri Tutsun, Devletimiz Çiftçiye Garantör Olsun ”

CHP Edirne Milletvekili Ahmet

CHP Edirne Milletvekili Ahmet Baran Yazgan, buğday üreticisinin sorunlarını ve buğday piyasasında yaşanan ani değer kaybını gündeme taşıdı. Yazgan, “Çiftçimiz bereketli bir hasadın sonunda sefalete itiliyor. Bu sene mart ve nisan aylarının yağışlı geçmesiyle birlikte çiftçimiz verimli bir hasat sezonu geçirdi. Fakat gelin görün ki ton başına 8,250 TL olarak açıklanan ekmeklik buğday fiyatı yerli üreticinin belini büktü. Stokların ülkeye sıfır vergiyle sokulan ithal buğday ile dolu olması yüzünden piyasada buğday fiyatlar dibe vurmuş vaziyette. Hal böyle olunca tüccarlar da ton başına 4 bin, 4 bin 500 lira teklif ediyor. İktidar partisi çiftçiye verdiği sözleri tutsun. Daha iki yıl önce ‘Saksılara bile buğday ekin.’ diyenlerin bugün de buğday üreticisine sahip çıkması gerekir. Nasıl ki köprü ve otoyollara alım garantisi veriliyorsa, çiftçi de üretimini devlet garantisi altında yapsın. Aksi takdirde çiftçinin üretime küsmesi geleceğimiz ve gıda güvenliği açısından büyük risk oluşturur.” dedi.

“Türkiye Buğday İthalatında Dünya Dördüncüsü”

CHP’li Yazgan yaptığı basın açıklamasında tarım politikaları ve buğday ithalatına ilişkin hükümetin son uygulamalarını değerlendirdi. Geçtiğimiz mayıs ayında TÜİK tarafından yayınlanan Bitkisel Üretim Tahminine göre buğday üretiminin %3,8 oranında artışla 20,5 milyon tona ulaşacağı öngörülüyordu. Hal böyleyken hasat öncesi 1 Mayıs tarihine kadar gümrük vergilerinin yüzde sıfır olması gerekçesiyle hububat ithalatında artış yaşandı. Gelinen noktada ABD Tarım Bakanlığı’nın ‘Tahıl: Dünya Piyasaları ve Ticareti’ başlıklı raporuna göre Türkiye’nin buğday ithalatında 10 milyon ton ile dünya dördüncüsü olması öngörülüyor.
Buğday tüketiminde ise Türkiye 21 milyon ton ile 6. sırada yer alıyor. Üretimi, ithalatı ve tüketimi bir arada düşündüğümüzde ihtiyaç olmamasına rağmen yoğun ithalat, arz talep dengesini bozmuş ve beklenenin altında bir fiyat dengesi oluşmuştur. Bu sene 20,5 milyon ton buğday üretimi beklendiğini ve yıllık tüketimimizin de 21 milyon ton olduğu düşünülünce sıfır gümrük vergisiyle 10 milyon tonluk ithalat yapılması ile tüm buğday siloları ağzına kadar dolu vaziyettedir. Bu durumda buğday üreticisinin ‘Ya kırk satır ya da kırk katır’ arasında tercih yapmaya zorlandığını belirten Yazgan, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi:

“Mevcut koşullar altında buğday üreticisi, ya ölü fiyattan malını tüccara satmaya ya da randevu sistemi yüzünden hasat zamanına vadeli borçlarını ödeyemeyerek haczedilmek arasında tercihe zorlanıyor. Çiftçimiz ekim dönemi borçlanarak, hasattan elde edeceği gelire güvenerek masraflarını karşılar. TMO’nun randevu sistemi sonrası tüm süreç birkaç ay sarkmış durumda. Büyük borç yükünün altına giren çiftçiler, haczedilme tehlikesinden dolayı malını yok parasına tüccara satmaya zorlanıyor. Cumhurbaşkanı çiftçiye verdiği sözleri tutsun, devletimiz çiftçiye garantör olsun. Daha iki yıl önce “Saksılara bile buğday ekin.” diyenlerin bugün de buğday üreticisine sahip çıkması gerekir. Nasıl ki köprü ve otoyollara alım garantisi veriliyorsa, çiftçi de üretimini devlet garantisi altında yapsın.”

“Ofisin Çiftçinin Kara Gün Dostu Olması Gerekir”
“Eskilerden sloganlaşmış bir laf vardır: ‘Ofis çiftçinin kara gün dostudur.’ diye. Şimdi ise buğday üreticisi, güzel geçmiş bir hasadın sonunda karanlığa itiliyor. Ödemelerin aksamaması ve randevu sisteminden bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor. TMO Başkanı ülke genelinde günlük 120-130 bin ton ürün alımı yaptıklarını belirtiyor ama bu düzey yeterli değil. TMO’nun geçen yıl 7 milyon ton alım yaptığı ve bu sene ise 10 milyon ton civarı alım yapmayı öngördüğü düşünüldüğünde randevu sırasının gelmesi aylar sürecek. Bu hususta ofisin çiftçinin kara gün dostu olması gerekir. Devletin çiftçimizin elindeki mahsulü alacağını taahhüt etmesi ve çiftçilerin yaşadığı paniği gidermesi lazım. TMO’ya düşen görev çiftçinin elindeki ürünün tamamını alması ve alımları hızlandırmasıdır. Yurttaşlarımızın temel
besin kaynağının buğday temelli ürünler olduğu düşünüldüğünde devletin de tarım politikalarında çiftçiyi piyasanın insafına bırakan anlayışı terk ederek yerli üreticiyi destekleyen ve piyasayı düzenleyen bir anlayışla hareket etmesi gerekir.”